Kayıtlar

Ağustos, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bayramımız şükrümüz olsun inşallah...

Resim

Geç Kalmış Bir Ramazan, Erken Yazılmış Bir Bayram Yazısı

Resim
Rahmet, mağfiret ve cehennem ateşinden kurtuluş ayı Ramazan… Bu sıralama… Dikkat çekici değil mi? Başı rahmettir Ramazanın… Bunu iki türlü okuyabiliriz. İlki Ramazanın ilk on günü, ikincisi Recep ayı… Ramazan üç aylardan Recep ile başlar. O ki peygamberimizin ifadesiyle Allah’ın ayıdır. Bu sıralamada rahmetin ilk başa yerleşmesi O’nun kullarına sevgisinin, verdiği değerin en temel göstergesi değil mi? Hem O’nun rahmetinden emin olmayan kul nasıl mağfireti talep edebilir ki?  Ortası mağfirettir. Bunu da yine iki türlü okuyabiliriz. İlki ramazanın ikinci on günü, ikincisi Şaban ayı… Ramazanın ikinci ayıdır Şaban. O ki yine peygamberimizin ifadesiyle kendi ayıdır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen elçinin ayı... Mağfiretin ikinci sıraya yerleşmesi rahmetin duaya bürünmesi içindir. Rahmet olamazsa insan, rahmet üzerinde tecelli etmezse, rahmet kesilmezse, yolunu rahmet kılmazsa mağfirete ulaşması zor olacaktır.   Sonu cehennem ateşinden kurtuluştur. Bunu da yine iki türlü

Serdar Tuncer- Kurbanım...

Resim
Yar adıyla başlayayım sözüme Gülsüz bağda bülbül ötmez kurbanım Sözü önce söyleyeyim özüme Yoksa kalpten kalbe gitmez kurbanım Sen senin olmazsan tüm dertler biter Varını yokunu mürşidine ver Ustanın elinde kütük ol yeter Teslim olan zarar etmez kurbanım Güvenme kendine ben oldum diye Pişenler hamım der, bir düşün niye Tövbe lazım ettiğimiz tövbeye Bir tövbeyle bu iş bitmez kurbanım İltifat beklemek kırılmak nedir O kapıdan kovsa sen bacadan gir Ha sevmiş ha dövmüş ikisi de bir Sevmese kaşını çatmaz kurbanım Çalış nasibini al dünyadan yana Ama sanma dünya yar olur sana Ahiret parası lazım insana Güneş hep batıdan batmaz kurbanım Hizmet yoksa himmet olmaz bu kesin Hem hizmet nimettir böyle bilesin Gayret et gönle gir “benimdir” desin Sultan kölesini atmaz kurbanım

Anlamın neresinde kaybolduk?

Resim
Bugün birbirimizi anlamak için ne yapıyoruz? Gerçekten anlamak kelimesine neler yüklüyoruz bunu merak ediyorum…  Anlam bir isimdir malumunuz. İsim haliyle belirsiz bir ifade tarzıdır. İçi boş ve koftur. Oysa anlamı bir anlama kavuşturmak için anlamak şarttır. İşte anlamı zihinsel bir öğütme işleminden geçirip, bir şeylere ulaşma ameliyesi anlamak denilen fiili bir sonucu doğurur. Fakat tüm bu sürecin başlangıcında ise “an”mak var ki, asıl görmezden geldiğimiz nokta burası sanırım. “An”mak, anılan şeyle birebir bağlantılıdır, onunla değer kazanır. Kendi başına “an”mak bir şey ifade etmeyeceği gibi bunu anlamak da mümkün olamaz. Anlamanın burasında, anmanın derin acısında kıvranan hocaefendinin diline tutunan şu mısraya kulak verelim; “Andım yine Sen’i her şey yâdımdan silindi” Heyhat! Her şey yâdınızdan silinecek kadar büyük birini hiç andınız mı? “An”ılan öyle büyüktür ki akıldan her şey silinebiliyor…  Akla gelmiyor değil, anmak için ben demek gerekiyorsa, n

Tadı yok hayatın...

Resim
soğuk bir hava saklı ciğerlerimde kaybetmenin derin boşluğunda ağzımdan uzaklaşan bir buhar şimdi varlığım ellerime doluşan umutları harcadım biteviye mutlulukla bırak hüznün dağılsın vücuduma kayıpları kilitledim hücrelerime varlığımın sancısını yükledim sırtıma sevgiye çekildim, tadı kaybolmayan hayata ben fırtınanın küçük kardeşi dağıttığım saçlarında kalan kokunda saklı hakikatim şimdi...

Toprak iman etmiyor mu?

Resim
Ölüm kokuyor bugün ümmetin yüreği Saklı bahçelere açılıyor kabirler Kazanan ve kaybeden aynı cenderede Sessizlik kulakları sağır ediyor Ateşte ibrahim yanıyor bu sefer ateşle birlikte Cennet herkesin heybesinde Cehennem kıtlığı yaşanıyor gönüllerde Bir fitne rüzgarı eserken  Şehitler ölüyor dostum  Ümmete emanet dünyada Güya Hakkın hatırına ne bedenler hatıralardan siliniyor Sonra timsah gözyaşları dökülüyor gökyüzünden Anlayacağın inmiyor beklenen rahmet Bela da bile rahmet vardı hani dostum Bela bile inmiyor gökten, artık Bela olup yağarken mermiler Kaybetmenin derin pençesinde kıvranıyor nefesler Bin ahh ediyor gökyüzü Bir su istiyor toprak Sahi toprak niçin oruç tutmuyor bugün Bu kaçıncı sudur toprağa düşen Toprak iman etmiyor mu, yoksa bugün toprak öldü mü?

Unutma, "an" ki unutulmayasın...

Resim
Hızına yetişilmiyor zamanın. Parça parça unutuluş tohumları dökülüyor eteklerinden. Sadece yer ve gök topluyor bu tohumları.Tohumları büyütüyorlar sessizce. Yerdeki filizlere insanlar hayretle bakmıyor. İnsanların gözlerini cezbeden gökyüzü... Bir de o deniyor olanca heyecanla. Derin karanlığında besliyor unutuluş tohumunu  ve "an" geliyor, tohum filizleniyor. Yıldızlar ona güzel bir karşılama sunuyorlar. "Unutulmak" yazılıyorlar karanlığa düşen parıltılarıyla... Gök gazetesinin tek sayfasına manşet olarak giriyorlar bu son dakika haberini... Unutulmak tohumu ağaç oluyor, dallanıyor gökyüzünde. Sahte umutlar ise dalları oluyor. Çaresizlikse meyvesi. Bu öyle bir meyve ki, kokusu kainata yayılıyor, kainatı yerinden oynatıyor.  Hayat denilen, muamma bir yaşamın kollarında birikiyor kelimeler.  Unutulmak yazılan gökyüzünde "unutma" ya ne yazık ki yer yok... Unutmanın olmadığı yerde unutulmak... Ne acı geliyor... Yüreğiniz kıvrım kıvrım oluyor acının zehrin

istanbul bir muamma...

Resim
İstanbul bir muamma.  İstanbul başlı başına bir bilmece gibi duruyor hayatınızın ortasında.  İç çekerek bakıyoruz bu bilmeceye. Derinden hissediyoruz enerji dolu gizemini.  Ama sonra soluklandığımız parantez kapanıveriyor, yapacak işler çekiştiriyor kolumuzdan.  Bir yerlere geç kaldığımız endişesiyle ayaklanıyoruz.  Ve gene başlıyor bitimsiz, kör bir koşuşturma...  [Elif Şafak- firarperest]

Huşu...

Resim
Huşu İslam için önce yüreğini ortaya koyabilmektir... Yüreğini hazır hale getirmektir... Yüreği ile sorunlu olana söyleyecek fazla bir şey kalmamıştır... Yürümemizi engelleyen yüreksizliğimiz yani huşusuzluğumuz... Yüreklerimizi avuçlarımıza taşıyıp Rabbimize sunma saati gelmedi mi?.. Ramazan Kayan- Vahiyle Doğrulmak

Hayırlı Ramazanlar...

Resim
Yine yeni bir ramazanın kollarına bırakıyoruz kendimizi... Belkide yeni biri olmak adına. Yeni bir anlama kavuşmak, yeniden yeni bir değer kazanmak, yeniden yeni olan kendimizi tanımak ve kendimizle kucaklaşmak için... Unuttuklarımızı hatırlamak, yabancılaştıklarımızla tekrardan bir araya gelmek ve hayatın ramazan olduğunu hatırlayarak ömrümüze bereket katmak için usulca sığınıyoruz Ramazan rahmetinin altına... Ahdi yeni olandan güç kazanıyoruz, ahdimizi yeniliyoruz... Ve takvaya ermek, hayatımızı bu takva üzerinde sürdürmek için tüm nefsi isteklerimizi bir kenara koyuyoruz... Tüm rahmani isteklerimizi ise istekli bir Yaratıcımız olan Rabbimize sunuyoruz... Sonra muhabbetlerimize ailece muhabbet katıyoruz iftar ve sahurlarımızın heyecanında... Kaybolan sevgi bağlarını birbirine tutuşturuyoruz dakikaların/saniyelerin ötesinde... Yüreklerimizin aç kısmını doyuruyoruz, aç geçen her anımızda... Sabrımızı sınıyoruz sabırsızlığın gölgesinde, açlığımızı sınıyoruz, açsızlığımızın gölgesin