Kayıtlar

Nisan, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Duha'dan bir damla daha...

Resim
Sen terk ettin ey insan, darılmışcasına uzaklaştın Rabbinden. Kırdın, döktün, saldırganlaştın.. Rabbinin yaratmış olduğu bir ayet olan insanlardan, yarattığı ayetler olan hadisata, kitaba, kâinata varana dek tüm ayetleri görmezlikten geldin. Başkalarını dost edindin.. Sevgisiyle tatmin olacağın Rabbini bıraktın. Ama o seni bırakmadı, sana darılmadı ve senin her daim yanında oldu.. Seni sen olduğun için sevdi.. Sana sen olduğundan dolayı değer verdi.. Karşılık beklemedi…   Ümitsizdin, kaybetmiştin kendini.. Savrulmuştun oradan oraya.. Nefsin dinmemiş, tatmin olmamış, yüreğindeki o derin pişmanlık duygusu büyüdükçe büyümüştü.. O seni bu başıboşluluğundan aldı.. Kalbinin sahibi olan Allah, kalbinin hakkı tanıma yetisini harekete geçirmen için sana yardım etti. Önceydin, değeri olmayan nice şeyi önceleyerek onların tutsağı oldun.. Sonraydın, nice değerli şeyi sonralayarak özgürleşeceğini unuttun.. Bulunduğun yeri fark edemedin ey insan. Ama O sana bu derin çıkmazında da yardım etti.. Sa

bir yaşamlık ölüm...

Resim
Gözlerine ilişti ölüm… Gözlerine… Sarıpapatyaların çıkmasına az bir zaman vardı. Umut mevsimi kapıda gün sayıyordu. Adımını daha henüz atmıştı bahar… Gözlerinde kışın gidişi vardı. Dudaklarında, zihninde demlenen kelimelerin yansımaları okunuyordu. Kaybolmuştu, var olan her şey kendisine odaklanmışken, o her şeyin dışında hissediyordu kendisini.  Bir tabutun sıcaklığında yitirdi geçmişini. Oysa tabutlar soğuktu, ama bu tabut ona sımsıcak geliyordu. Pamuk ellerini andırıyordu… Sımsıcak… Aklına birden o eli ilk tuttuğu gün geldi. Ne yumuşaktı, ne güven verici bir yakınlaşmaydı. Kaybolmuştu tüm tedirginlikleri bu ellerin arasında. Ve bu destekle birlikte, güvenin derin çizgilerinde tutunmaya başlamıştı hayata. Kaybolan hatıralarını aradı tekrar. Sağına soluna baktı… Öylece kalakaldı. Ölüm gözlerine ilişti. Gözleri tabutun üzerinden kayan örtüye takıldı. Düşmemeliydi. Oysa eski günlerde az mı üzerini örtmüştü ölümün. Uyuyakaldığı dönemlerde az mı yanına ilişip, usulca, uyandırmadan ü

Üzülme..

Resim
Üzülme, Bak bahar geldi, yine Nefes nefese kaldık hatıralarda Üzerimize kocaman bir sevgi düştü, yine Ben tutamadım, kırdım payıma düşeni Sense… Üzülme, Yorgunluğu adımlayacağız, yine Muhabbetin koynunda demleyeceğiz akşamları Bir yudumluk hasrete döküleceğiz Birileri yudumlarken bizi, ansızın Çaresizliğimize ağıtlar yakacağız… Üzülme, Bir gün gelecek, bir gün Biz de bizi bulamayacağız kendimizde Ne aranan ne sorulan bir hikâyemiz olacak İsmi sende ve bende saklı Cümleleri kırık dökük ve yüklemsiz Öznesi senli benli Bir noktalık hakikatimizin Tümlecinde saklı kalacağız, Bir türlü anlama kavuşamayacağız… Üzülme, Tüm kötülükler dökülse gökyüzünden Altında sabahlayan biz oluruz, biliyorum Sen yine söylenirsin kirlenen sevgine Bense dualarıma aminler tutuştururum Sen beni anlamazsın, ama Ben seni anlamışçasına kelimelerine bürünürüm… Üzülme, Deniz sırdaşımız Adımlarımızda kaybolsak, kokusunda buluruz kendimizi Hissederiz umut dolu meltemin yanaklarımıza konan öpücüğünü Ellerimiz boş

suskunluğuma susuyorum...

Resim
susuyorum donuk bakışlarını gömüyorum yüreğime duygularımı döküp saçıyorum gecenin maviliğine dolunaya yüklüyorum hayallerimi uzaklaştıkça küçülüyorum, çocuk gibiyim elimde teleskopum varlığımı büyütüyorum bir evde yalnızım bir evrende yapayalnız umudu gözlüyorum sessizliğe güvenerek sancısız susuyorum bir ateş tutuşturuyorum ismimden başlayarak yakıyorum bilinmezlerin ortasında yaşanmışları sabır yitik dostum, ulaşamıyorum ben ibrahim miyim ateşin bahçesinde yoksa soğuk bir su muyum safların belirsizliğinde bilmiyorum bildiğimi dillendiremiyorum güvensizliğinde duyguların, yanıyorum susuyorum bir sevgi bulutundan dökülen yağmur gibi.. evet bir yağmur gibi iniyorum sisli akşama sarsıyorum otoritesini denizlerin dalgalarına meydan okuyorum hırçınlıkla her damlada bir hasretim her damlada bir vuslat ayrlığın son satırlarında elimde teleskopum kendimi izliyorum kendimden uzaklaştıkça..