mecalim kalmadı, yeniden eldivenlerime sığmak istiyorum Allah'ım, rugan ayakkabılarımı yeniden istiyorum, bayramlıklarımı, sarılıp uyuyacağım.. perşembe günlerini yeniden ver bana Allah'ım.. gece lambamı, caminin yansıyan sarı ışığını.. günlüklerimi, hatıra defterlerimi, simli kalemlerimi, monAmi yapıştırmalarımı, resim çantamı, defterimi.. yürüt beni Allah'ım.. çocukluğumla el ele. Allah'ım.. âh'ım!
Kimsenin kimseye üstünlüğünün olmadığı dünyada, hükümsüz üstünlükler fısıldıyor insan etrafına. Kaygıdan azade cümleler kuruyor devamlı. Bir şeyler kanıtlamaktan ziyade bir şeylerden sıkıldığını ifade ediyor. Kendisinden… Varlık üzerinden kavgaya tutuşanların hükümsüz prensiplerini toprak bile kabul etmiyor artık. Bir şey söylemek için sözü kirletenlerin harcı değil vicdandan bahsetmek. İnsanlığından utanmayanların egolarını patlatırcasına ölüme meydan okuyuşları, her seferinde acı bir kayıp olarak insanlık tarihimize ekleniyor. Bir şeylerin acısını hissetmek için nedense artık yorulmuyoruz. Acının böylesine çok olduğu dünyada, yorulmaya değer bulmadan yeni bir acıyla karşılaşıyoruz. İnsanlığımız vicdan eleğinde günbegün biraz daha boğuluyor… Vicdanlarına katran dökmüşlerin hunharca katliamlarından ziyade, vicdanımızın iyi-kötü dengesini bir ayarsızlıkla kaybetmesi daha da ürkütücü görünüyor. Namus ve iffet kaygısıyla bağrımıza ve insanlığımıza sığınan muhacirleri korumak...
Elimdesin ey hayat Bir ceset gibi al Bırak kolayca bir kuytuya şimdi çırpın esişlerinle Bütün kıyılardan bir yalvarış gibi geç Darmadağın et uykularındaki köyleri Kır kır denizin gemilerini ... Ve ben kımıldamadan duruyorum ölümümün başında Bana bu gece ölümüm gösterildi Büyük ak saçlı başım Dolunay gibi kaydı iki taşın arasından Dört kutsal kelime duydum Acz Nasip Rahmet Ölüm Dört kutsal kelime daha duydum Tutsaklık Teklif Kabul Özgürlük Ve dört kutsal kelime daha duydum Kendi sancağımdı tutunduğum Zulmedince kendim Lutfedince sen Seni andım hamdettim sana taptım Cahit Zarifoğlu-Yaşamak
Karanlık odalarda ağlıyorsun sürekli. Bir zamanların ağıtını yazıyorsun duvarlara. Bir devrin sonlanışını… Bir kıssanın bitişini… Bakışların ummanlara düşmüşken, bedenen var olmanın sancısını yaşıyorsun. Korkuyorsun… Kokutuyorsun dağları… Yüreğindeki sarsıntı yıkıyor umutları… Hüznün içinde bir hüzün daha yaşıyorsun… Yaşamın içinde yaşam… Oysa bir defacık çıkabilsen odandan… Kaybolan değerleri bir görebilsen… Umutları… Yıkılan, enkaz umutları… Sesini duyursan kalbine… Son defa haykırsan gökyüzüne. Sessizliğini bozup parçalasan kalbini. Yırtsan… Dağılsan… Son defa… Sonlar acıdır ya hani. Tüm acıyı toplasan bünyende. Bir kereliğine ama… Son defa… Tüm cesaretinle… İçine sinmiş tüm sancılarla… Ağzından öfke kusan biçarelere aldırmadan. Yüreğinde merhamet taşımayanlar için… Merhametle… Ne kadar da korkuyorsun. Biraz da hayatın nefes almasına izin ver... Sıktığın yerlerde oluşan kangrenlerin hesabını nasıl vereceksin? Çaresizliği saçlarından tutup savur ahirete… Sürük...
mecalim kalmadı,
YanıtlaSilyeniden eldivenlerime sığmak istiyorum Allah'ım,
rugan ayakkabılarımı yeniden istiyorum,
bayramlıklarımı,
sarılıp uyuyacağım..
perşembe günlerini yeniden ver bana Allah'ım..
gece lambamı, caminin yansıyan sarı ışığını..
günlüklerimi, hatıra defterlerimi,
simli kalemlerimi,
monAmi yapıştırmalarımı,
resim çantamı, defterimi..
yürüt beni Allah'ım..
çocukluğumla el ele.
Allah'ım..
âh'ım!